18 Ocak 2011 Salı

El Sanatları ile Yaşayan Şehir Gaziantep


Yılsonu, yılbaşı derken epeydir ihmal etttim Turistik Aile'yi, affola.....


Gaziantep'e yaptığımız tadı damağımızda kalan gezimiz sonrası, bu özel ve de güzel şehre katkılarından dolayı Büyükşehir Belediye Başkanı Sn. Dr. Asım Güzelbey'e bir mektup yazdım, teşekkür ettim.

Dün koca bir paket geldi Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanlığı'ndan. Başkan sağolsun incelik göstermiş ve yöreye özel pek çok dergi, kitap, broşür göndermiş ve tekrar ziyaret etmemizden memnunluk duyacağını bildirmiş.

Burada siyaset ve politika yapmak istemiyorum ama yine de şu sözü söylememe müsaade edin lütfen. "Başkan var, başkan var!".... Çok teşekkür ediyorum tekrardan hediyelerime. Onlar sayesinde tekrardan harekete geçtim, beni okuyan sizlere vefasızlık yaptığımı düşünerek sarıldım klavyeme....

Ne demiştik Gaziantep el sanatları ile yaşayan bir şehrimiz...

Üretmek, emek ve ter dökmek ve bunun sonucunu görmek hazların en büyüğü olsa gerek. Yöre halkı üretiyor, ürettiğini, tezgaha koyup satıyor, hem kendini yaşatıyor, hem de gelenek, görenek, adet, anane her ne varsa şehre özgü.

Aşağıda okuyacaklarınızı Bayazhan Gaziantep Kent Müzesi'nden öğrendim bende gezerken. Fotğrafları ise bizzat kendim çektim.

Bayazhan Kent Müzesi Gaziantep'in turizmi, ekonomisi, turistik mekanları, doğal güzellikleri, konaklama, yiyecek, içecekler gibi konularının da yer bulduğu, çeşitli görsellerle, maketlerle, örneklerle dolu harika bir müze. Şehrin tanıtımına katkısı büyük bir mekan.

Gaziantep ilimiz yöresel el sanatlarında oldukça gelişmiş. Gümüş işlemeciliği, bakırcılık, kalaycılık, yemenicilik, sedef işlemeciliği, kutnu dokumacılığı, kilim ve halıcılık, Antep işi çeyizler gelişmiş el sanatlarında oldukça önemli bir yere sahipler.

Gaziantep'te eskiden neredeyse her evde bir kilim tezgahı bulunuyordu. Kadınlar evlerinin kilim ihtiyacını bu tezgahlarla giderirdi. 1960'lı yıllarda yapılan bir araştırmada Gaziantep'te önceden 7 bin civarı olan tezgah sayısının yüzlü sayılara düştüğü tespit edilmiş. Bu sayı günümüzde maalesef daha da düştü. Ancak Gaziantep Üniversitesi" Gaziantep El Sanatlarını Koruma ve Geliştirme Merkezi"'nin bu ata geleneğimizi yeniden yaygınlaşması için büyük bir fırsat oluşturuyor.
















Gaziantep'in göz nuru sedef ise, denizkabuklularının iç bölümünde bulunan sert, parlak ve kalkerli maddeye deniyor. Sedefkar sedefi işleyen kişinin, sedefkari ise sedef kakma sanatının adı. Peki Gaziantep'in köklü sedefkari geleneği nereden geliyor? Sümer ve Hint sanatında öncüllerine rastlansa da, Gaziantep'in en zarif sanatlarından biri olan sedefkarinin ilk örnekleri Osmanlılar dönemine tarihleniyor. İlk örneklerine 15. yüzyılda mimaride özellikle anıtsal kapılarda görmeye başladığımız sedefkari 16. ve 17. yüzyıllarda Anadolu'da doruk noktasına çıkyor; mobilya ve kişisel eşyalardan süs eşyalarına kadar geniş bir yelpazaede zerafetin simgesi olarak gündelik hayata giriyor. Osmanlıların güç kaybetmesiyle Anadolu'da yavaş yavaş kaybolan bu sanatın Gaziantep'te canlanışı Suriye'de gelişen sedefkarinin etkisiyle 1900'lü yılların ortasına denk geliyor.


Özellikle Bakırcılar Çarşısı'nı gezerken çok çeşitli sedef eşyalarının satıldığı dükkanlara girmenizi, el emeği göz nuru bu eserlerden bir tane edinmenizi tavsiye ediyorum.

Yemeni Yemen'den çıkarak Gaziantep'e kadar gelmiş, üretildiği doğal malzemeden dolayı sağlıklı bir ayakkabı geleneğinin adıdır. Yemeni yapan ustalara yemenici veya köger denir. Yapımında birçok farklı hayvan derisi kullanılır. Yemeninin üst tarafında kullanılan keçi derisi, tabanındaki manda ve sığır derisi, iç astarındaki koyunderisi, iç tabanındaki sığır ve keçi derisi, kenarındaki oğlak derisi kullanıcılara üst düzey bir konfor sağlar. Üst taban ile alt taban arasına konulan kil sayesinde yemeni, vücuttaki elektiriği kolaylıkla toprağa aktarır. Yemeni giyen kişinin ayağına göre şekil alır. Bu özelliğinden dolayı sağlıklıdır











Ve son olarak Kutnu, Gaziantep'te 16.yüzyıldan bu yana var olan ipekli dokumanın adıdır. Kutnu kumaşının ana maddesi ipek ve pamuktur. Suriye kentlerinde başlayan ve buradan yayılan kutnuculuk ülkemizde sadece Gaziantep'te, kamçılı çekme tezgahta, mekikle dokuma tekniğiyle sürdürülüyor. Bu dokuma türünden yapılan elbiseler Selçuklulardan itibaren estetikve güzelliğin simgesi olarak kabul ediliyor; Osmanlı sultanları da gittikleri elbiselerde bu kumaşı tercih ediyordu.


Haftaya Gaziantep Mutfağı ve yeme içme sırlarında buluşmak üzere....





















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder